19 Ocak 2011 Çarşamba
kara parçası 7
into the wild'ı izledim az önce. tabii böyle bir dönemde bu tür bir film izlediğim için doğal olarak şu anki hayatımla alakalı kapana kıstırılmışlığımın ayırdına vardım bir kez daha. adam kanunlar, koyduğumuz kurallar ve yasalar, bunlarda yanlış bir şeyler var demiş ve tam iki yıl boyunca amerikada gezginlik yapmış. bir de bunu izleyip bu tarz triplere hasta olan insanlar var. gerçek hayatta bu gibi insanları gördükleri zaman inanılmaz rahatsızlık duyacakları halde bunlar önlerine servis edildiğinde çok güzel tüketiyorlar. ben şahsen bu adamla aynı kafadayım. çok garip ki şu dönemlerde okuduğum london, tolstoy gibi insanlardan etkilenmiş, o da. aramızdaki farksa onun gördüklerinin esiri olmayıp arayışlara girmesi ve eylemlerde bulunması. tamamen tek başına bir yaşam mücadelesi vermesi. bu adamın açlıktan öldüğünü görmeden önce dahi, ya hu herif ne dirayetli işte aynı rahatsızlıklarımız var adam gitmiş eylemlerini sıralıyor, avladığı kuşlarla falan besleniyor, ben bu filmi izlemeden önce yarım kase fıstık ezmesi yedim amk, dedim kendi kendime. bu benim elimde mi değil mi, neredeyse dört senelik bir psikolojik tedavi sürecinden sonra buna karar veremiyorum. yani 2 saat önce ne yaptığımı hatırlayamazken birkaç sene öncesinin etkilerini nasıl bu kadar sert yaşarım anlayamıyorum. ama yine de eylemde bulunarak yeni insanlar tanıyarak başka şeyler mümkün tabii. yarın bol bol ingilizce pratiği yapıp liz'e şu içeceğimiz kahve noldu desem iyi olur galiba.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder