fazladan ilaç içmeme rağmen normal bir uyku süresi geçirdim. sabah kalktım, beni güne başlatacak şeyin gazete olacağı telaşıyla gazetenin her bokunu okudum. aylar sonra elime kağıt kalem aldım ve ingilizce kelimeler bütünlüğünü yazıp mantar panoya astım. bir şeylerin altında ezilmiş olmanın verdiği sıkıntıyı ve yapılan bir çözümle gelen onarıcı duyumsamayı iliklerime kadar hissettim. daha sonra babm çaldırdı telefonumu. pazartesi saat 3'te sinemaya gitmek için buluşan bir orta yaşlı bir de 20li yaşların başındaki bir genç bulmak, işaretlemek hakikaten zor. işte onlar biziz, aylak takımıyız. her boku ters düz edebilirim gerçekten. babamla aslında şu anda benzeşen pekçok ortak yanımız var, bunu görüyorum. önemli bir fark var ama, ben bedellerini ödeyip hayatımın kalan kısmında huzuru hala bulma şansına sahibim, belki de. ve kendime şu soruyu sorma ve 3-4 satırlık yeterince açıklayıcı bir cevap verme ihtiyacı hissediyorum. gözlerimi kapatıyorum ve sahneyi yaşıyorum.
- aaauvv celal meraba! yaa şey, sen neden yoksun acaba, bilemedim benn?..
- halletmem gereken bazı problemlerimin olduğunu ve okulun bunlara ket vurduğunu farkettiğim için "ara" verme durumunun oluştuğunu gördüm. birbirine yabancılaşmış ve adeta duygusal buzlanma ve anlamsızlaştırma yaşayan bir topluluğun içinde, işletme gibi bilim olduğu bile tartışılır olan acayip bir fonksiyonun derslerini almanca terimlerle türkçe dinleyip sınavları da almanca vermek için henüz kendimi feda edemem. şu şartlarda, bir feda etme durumu var tabii ki, gelecek sene oluşacak şartlarda daha sağlıklı bir ortam içerisinde daha iyi adpate olabildiğim bir süreçte daha yapıcı okul dönemleri geçirmeyi planlıyorum. yeter ki çevremdeki insanlar yine bu kadar bencil, duygusal tepkilere yabancı ve hipnotize durumda olmasınlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder