29 Temmuz 2010 Perşembe

sokak

sokak..
evet sokak. çocukluk dönemi boyunca bir şekilde içerisinde olduğum, küçüklerin top oynayıp birbirlerine yeni öğrendikleri küfürleri söyledikleri, gençlerin memleket meseleleri üzerine tartışıp daha çok, sağ merkezli ve milliyetçi görüşler edindiği (en azından yaşadığım sokaklarda öyleydi) daha yaşlılarınsa, tamamen ekmek derdinde olduğu sokak. birbirinden alakasız binaların yanyana dizildiği sokak. okul arkadaşlarınızı okul formaları dışında başka şeyler giyerken gördüğünüz sokak. gençlerin kız meseleleri üzerine fikirler yürüttüğü sokak. arabesk yahut pop müziğin eksik olmadığı sokak. 3-5 tane karı resmi görmek isteyen babanıza şamdan ekli gazete almak için çıktığınız sokak. çocuklarından korktuğumuz, sokak. kar yağdığında kartopu oynadığımız sokak. top oynarken arabaların geçmesini beklediğimiz sokak. elinizde içkiyle evinize girerken sürekli etrafını kolaçan ettiğiniz sokak.

sokak işte bildiğin sokak. 2005 yılından beri cadde üzerinde yaşıyorum, pek bir alakam yok bu aralar istanbul'da sokakla. kuzenimin istambul'a gelişiyle beyoğlu'nun ve kadıköy'ün arka sokaklarına girişimizle beraber içimde tekrar bir şeyler hissettiren sokak. sokağa yabancı değilim hala. benim için fazla vahşi belki. insanlar daha çok nefret ediyor ve kendi gibi olmayanlara psikolojik, belki de fiziksel şiddet uyguluyor. bu yazıyı yalova'dan yazıyorum ve burası sokaktaki insanlarla dolu. hatta sadece sokaktaki insanlar var, o derece. cadde üzerinde yaşayan, starbucks'ta veya alışveriş merkezlerinde takılan şehir insanlarıysa herhalde daha çok şu ihlas evlerinin oralarda falandırlar. yaşayan ölülerden mi yoksa bu sokak insanlarının tutuculuğundan mı daha fazla rahatsız oluyorsun deseler ikisini eşit tutardım herhalde. sokaktaki adam, tamamen sterilize edilmiş şekilde yaşıyor belki. değer vereceği bir şeyler zerk ediliyor damarlarına, hayatı onlara körü körüne bağlanarak geçiriyor. eline kalem kağıt almak çok uzak gelir onlara. bati menşeili ülkelerdeki sokaklar biraz daha ilgi çekici gelir bana. punk müziğin çıkışı falan. elinizde üç akor var, öğrendiniz işte üzerine söz yazın ve çalın anlayışı. üretmek, sığ düşüncelerden kurtulmak, her şeyi özgürce tartışıp öfkeyi doğru yerlere duyabilmek. işte bizim sokaklarımızda çok az olan şeyler. aslında sokak içinde geçerli değil bu, kendini bir şekilde ifade edebiliyorsan suç işlemediğin ya da zarar vermediğin takdirde kimsenin birilerini tımarhaneye tıkma gibi niyetleri yoktur herhalde. insanlar, sokakta yere tüküren, yanından geçen kızın yüzüne değil, götüne bakan, kendi gibi olmayanlara nefret besleyen, genel nefreti insanlara şiddetle gösteren, kendisini sözlerle ifade edemeyip kavga kollayan, gelenekleri geliştirme veya değiştirme gibi geliştirici yönlere bulaşmayıp onlara körü körüne bağlanan, kendini bir şeylerin reisi olarak görüp fiziksel olarak veya psikolojik baskıyla sindiren insanlar. bunları düşündükçe sokaktan kurtulduğuma memnunum aslında. ama sokaktaki kısmi yaşam arayışınaysa hayranlık duyuyorum. her sokak mevcudu için konuşmuyorum ama, sokaktaki adam, ya da serseri herneyse, serseriliğini yapıcı olarak kullanmayıp ruhsal mastürbasyona devam ettiği sürece, sokaklar bir şeyler becerebilme yetisinden hep yoksun kalacaklar. iyi şeyler de var tabii, rap kültürü gibi. evde kaydedip yayınladıkları şarkılarla kendilerini anlatmaya çalışan, sevgiyi ve nefreti nereye yansıtacağını bilen, insanlara saygılı, aynı zamanda içten, canayakın insanlar. neden şimdi bilmem ceza'nın polis haftası için yaptığı sevgi işleyin şarkısı geldi aklıma. aynı şeylerden bahseder. sokağın aslında neler başarabileceğinden. rapçilere epey yavşadım galiba, rapçi fetişisti değilim, ama dediğim gibi hoşuma gidiyor yaptıkları iş.

sokaktaki insan, oku, gör, duy, sevgi besle. yoksa bi' sikim değilsin. insanların canını yakmaya devam ettiğin sürece eline duyduğun hislerden başka bir şey geçmeyecek. hislerini tahmin edemiyorum, çünkü ben sindirmeye çalıştığın insanlardandım. ben hiç iyi şeyler hissetmiyordum, seni bilmem. senin sorunlarını gözlemleyip reçete yazmak, başka bakış açıları kazandırmak dışında da ilgilenmiyorum seninle. öyle işte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder