" şimdi aramızda bu sınavda beklediğimden düşük alan öğrenciler var, ama ben biliyorumki onlar çalışkan öğrenciler ve telafi edecekler "
bunu ya da buna benzer bir şeyi ben 11 yaşındayken sınıf öğretmenim benim düşük bir sınav sonucum sonucu söylemişti. aldığım notu da hatırlıyorum, 50 almıştım. epey üzülüp eve gittiğimde ablam sınavımı kontrol etti ve hocanın sınavımı 30 puan eksik okuduğunu söyledi. tabii hoca için bunun bir önemi yoktu. önemli olan çalışkan bir öğrencinin hazin başarısızlığı edebiyatını yapabilmekti.
hocayı falan hatırlamıyorum, ki zaten bu kişisel bir şey değil severdim sayardım kendisini, ama bu aslında pekçok şeyi anlatıyor. kendimi bildim bileli sürekli başarılı veya başarısız addediliyorum. sıralamalara giriyorum, aynı seviyede öğrencilerle sınıf atlama yarışına giriyorum falan. yani sistem, benim gibi insanları tamamen başarı oranlarımızı ölçerek yarış atına dönüşmemizi onaylayan bir şekilkde işliyor, ya da işliyordu ne biliyim. bu günlerde müthiş bir işletmeci olma kaygısı taşımadığım için, bir amacım varsa o da öğrenmem gereken şeyleri iyi öğrenmek ve uygulayabilmek. bu güzel bir şey aslında. sürekli karşılaştırılıyoruz birbirimizle. yani en azından ben öyle bir çevrede yetiştim. insanlar karşılaştırılmaktan genellikle daha başarısız oldukları için hoşlanmazlar. bende de eskiden öyleydi. fakat şimdi neyin gerçekten başarılı ve neyin gerçekten başarısız olduğunu görebiliyorum ve benden başarılı olanlar bende kötü hisler yaratmanın aksine hayranlık hisleri uyandırıyorlar. kıskançlık falan farklı şeylere yöneliyor bende. başarılı bir insandan çok mutlu ve yalnız olmayan bir insanı kıskanırım daha çok. kıskanma nedenimse muhtemelen onun sikindirik bir insan olduğunu tahmin edip benim ne eksiğim var amına koyim şeklinde ortaya çıkıyor. biraz üzerinde irdeleyip sorgulayınca kıskançlık daha çok nefrete ve acıma hissine dönüşüyor.
bugün, hayatımda ilk defa içki içtiğim ve 6 saatlik uykuyla sabah 4'ü bulduğum bu sabah neden bunları yazıyorum. çünkü salak değer yargılarınız beni hasta etti, o yüzden. benim bir kez olsun kendimi gerçekleştirme kaygılarımı ciddiye almayıp onunla bununla yarıştırdınız. bana 15 yaşımda, beynimle sikimin yer değiştirdiği yaşta, hiçbir görüm olmadığı yaşta al geleceğini seç dediniz. sayenizde, belki biraz da kendi sayemde, ben, yaklaşık 3.5 senedir çeşitli antidepresanlar ve terapiler aldığım, iki kere hastaneye yatıp şok tedavisi gördüğüm bir geçmişe vakıf oldum. eskiden başkalarının başarılarıyla gelecek ve yetenek kaygısı taşıyan ben, şimdi bir şeyler becerebildiğimde başkalarına haksızlık ettiğimi düşünüp kaygılara kapandığım bir çeşit takıntı hastalığıyla ve bunun gibi daha pekçok obsesif düşünceyle başediyorum. engellemiyorum onları, ve bazen öyle bir kaos oluşuyorki, dostum, ne kadar namaz kılarsan kıl, ne kadar içki içersen iç asla vakıf olamazsın. arkamda hiçbir dost kalmadı. hepsi sikik bir şeyler seçti, çoğunun yerinde de olmak istemezdim, bu başka bir konu. önemli değil, her şeye rağmen güzel bir şeyler var gibi. siz olmasaydınız ben acaba nelerden nefret ederdim bilemiyorum. büyük bir boşluğu dolduruyorsunuz.
beni sizler yarattınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder