sevgili günlük. biliyorum aylardır uğramıyorum, bir şeyler yazmıyorum, fikirlerimi, düşüncelerimi, duygularımı, aklımdan geçenleri burada harf dediğimiz sembollerle somut hale getirip diğer insanların da ulaşabileceği bir şekle büründürmüyorum. geçen bu birkaç ayda aslında çok da fazla paylaşmak istediğim, somutlaştırmak istediğim bir şey olmadı. daha çok bir arayış hakimdi. ben daha nasıl, ne şekilde olaylara, durumlara yön verebilirim, yorumlayabilirim, içinde bulunabilirim, katkıda veya yıkımda bulunabilirim, hayatımdaki öncelikler tam olarak neler, daha önce yaşadıklarım neyle bağlantılıydı ve içerisindeki değerlendirmelerde, düşüncelerde, hatıralarda, yaşanmışlıklarda işe yarar, elle tutulur, hak verilir, doğruluk payı teslim edilir neler vardı, tam olarak bunları anlamaya, unutmaya ya da keyif verici bir hale büründürmeye, daha fazla zarar vermemesine yönelik bir takım önlemler almaya doğru bir yön içerisine girdim. yani aslında aktif olarak herhangi bir şey yapmadım, pasif durmaya ihtiyacım vardı, öyle olduğunu düşünüyordum veya içerisinde yaşadıklarım, etkilendiklerim, anladıklarım veya anlayamadıklarım bunu gerektiriyordu, bunu da bilemiyorum. umut sarıkaya'nın bazı yazılarında yaptığı gibi çok taşaklı konular bunlar efenim şimdi ben tam emin değilim hele bir şunlar hakkında tam bir fikir sahibi olayım o zaman her şeyi daha net olarak sizinle paylaşıcam, yazayım ben böyle de diyebilirim. ne yaparsak yapalım yine aynı umut sarıkaya'nın dediği gibi genel olarak yazdıklarımız bir nevi kendi keyfimizin kahyalığını yapıyor. umut sarıkaya böyle tam olarak böyle söylememiş de olabilir, yine tam olarak emin değilim ama sonuçta söylemiş olduğu, belirtme ihtiyacı duyduğu şey yine tam olarak bu noktaya çıkıyor. zaten umut sarıkaya'da uzun zamandır yazmıyor, çiziyor sadece.
bugün bu yazıyı bir anda yazmaya başlamamın sebebi aslında sistem düşmancıkları. yanlış anlaşılmasın tabii, elhamdülillah içerisinde bulunduğumuz sosyal ve ekonomik düzenin insanı kendi doğasına yabancılaştırdığının, tamamen faydacı ve çıkarcı bireyler haline getirdiğinin, mutsuz kıldığının ve şu an daha aklıma gelmeyen bilumum insani davranışı ve eylemleri olumsuz, hastalıklı hale getirdiğinin farkındayım. neyse, bu sistem düşmancıkları kendi kendilerine bir şekilde bir yol bulmuş, içerisinde bulunduğumuz düzlemi kendi algı kapakçıklarıyla idrak etmiş ve bunu yorumlayıp uygulamada son derece eksik ve etkisiz kaldığı için, tam olarak anlayamadığı için yahut anladığını zannettiği o ulvi fikir ve eylemlerden anladığı tek şey keşfettiği kültürü tüketmek, bir başkası gibi giyinmek, bir başkası olmak, başkasının kelimelerini, düşüncelerini, fikirlerini, kullanmak ya da başka bir deyişle ambalaj olduğu için bir yandan da böyle bir götverenlik, snobluk, toplumun algı düzeyinin çok üzerindeyim, kimse tarafından anlaşılamaz ve yalnız bir durumdayım düşüncelerinin yarattığı bir dünyada yaşadığı için bu amcıklar hakikaten yaşam zararlısıdırlar. bu poserlar gerçekten bir şeyleri anlamış, idrak etmiş, insan doğasının ve varlığının özüne dönmek isteyen, her şeyi yok etmek isteyen ama bunu tamamen insanın doğasına olan özlemini derin bir sevgiyle gidermek için arzuyla düşleyen ve kendi kendilerince bir tavır geliştirmiş ve bu tavır içerisinde de yenilikler sunmuş veya sunma yolundaki insanlara zarar vermekte, yanlış anlaşılmalarına, içlerinin boşaltılmasına neden olmaktadırlar. toplumun algı düzeyinin çok üstünde olduklarını bu nedenle toplumun kendilerini anlayabilmelerinin ve onun da bu topluma adapte olabilmesinin imkansız olduğunu zanneden bu sistem düşmancıkları, kendi yaşam alanlarını koruyabilmek, kendilerini ifade edebilmek için yine bütün o nefret ettikleri kişilerin uyguladıkları yöntemleri uygulamaktadırlar. bir de bunlarda inanılmaz boyutlarda bir benlik yüceltmesi, ego patlaması vardır. kendisi gibi kimsenin düşünemeyeceğini, anlayamayacağını, herkesin zavallı olduğunu falan düşünürler. şu etek çok güzelmiş yaaa ne güzel o puntolu muntolu diyen ruhundaki boşlukları yeni aldığı ürünlerle, metalarla doldurmaya çalışan, reklamlarda gördüğü ürünlere para saçan masum bir kurbandan herhangi bir farkları yoktur, masum olmamaları dışında tabii. velhasıl bu götverenlerin tek istediği ulaşabileceği maksimum tüketim düzeyine ulaşmak, hazların ve zevklerin doruğunda gezinmek, egolarının ve benlik seviciliklerinin patlayacak kadar şişmiş halde bulunmasıdır. kendilerini adeta bir übermensch, bir yarıtanrı olarak gören bu amınevlatları kapitalizmin sınırsız tüketim anlayışının yarattığı über canavarlardır. toplum ve insanalrın genel faydaları için istediğini düşündüğü şeylerin pekçoğunu aslında kendi bireysel tatminleri için isterler. onun bunun parasını yerken, sistemin bütün kaymağını ciğerlerine çekerken bunun insanı kötü etkilediğini, canavara çevirdiğini, hapsettiğini ve doğasından uzaklaştırdığını söylemek, bu şekilde atıp tutmak kolay. birkaç haftada harcadığın parayı kazanmak için birkaç ay o söylediğin şeyleri oluşturan durumların içerisinde bulunsan sinirden mecazi anlam bulunmadan kendini sikersin herhalde, kepaze seni.
bu yazıyı bütün kendini birbok zanneden ve istedikleri herhangi bir şeyi tüketerek, kopya ederek bir canavar haline gelerek elde edebileceklerini düşünen amın evlatlarının hayratına gönderiyorum. tez geberin de doğa sizin gibi zararlılardan kurtulsun amk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder