6 Ağustos 2011 Cumartesi

olan biten

şu sıralarda çok fazla okumak, okumak ve okumak istiyorum. bu kaybettiklerimi belki de telafi edebileceğim tek yöntem gibi geliyor bana. hayatı ancak bu şekilde çoğaltabiliyorum. sıradan ve modern hayatın içine hapsolmuş insanların yerine iyi oturtulmuş bir hikayenin karakterleriyle saatlerce vakit geçirebilirim. bunu tercih ettiğim için de zaten bu bunaltıcı 2011 yazını emperyalizmin sığınakları starbucks, nero gibi mekanlarda kitaplarımla geçiriyorum.

terapiye başladım tekrar. bu hafta ikinci seansa gittim hatta. karşımdaki terapisti görünce özellikle son dönemlerde kendi kendime defalarca sorguladığım değerler gözümün önünde somutlaştı. ona abilerden, umut sarıkaya'dan bahsettim. bu ikisini de ilk defa yaptığımız seansta duyduğunu söyledi. evde yaşadığım sorunlara, anomi durumu içerisinde ve derecesinde yaşadığım durumlara da oldukça yabancı duruyordu ve terapinin hakimiyetini elinde bulundurmadığını, sadece notlar alarak beni takip etmeye çalıştığını gördüm. anlamlandıramadım. bir insanın, bir terapistin ülkesindeki genel sosyolojik kavramları bilmesi ve takip etmesi kesinlikle bir zorunluluktur. terapistin insanları toplumsal olarak bu kadar yaygın ve bilinen olguları benim gibi terapinin karşı tarafında epey deneyimli olan biri için oldukça hayal kırıklığıydı. ona hayatıyla ilgili sorular sordum. 26 yaşında olduğunu, 21 yaşında psikoloji bölümünden mezun olduğunu, annesinin de aynı zamanda terapist olduğunu söyledi. bu kadının kesinlikle türkiye'de değil türkiye'nin içerisinde izole edilmiş yüksek tabaka hayatı yaşadığı ve benim gibi bir şekilde sistemin içerisine entegre olamamış veya reddetmiş insanların sorunlarını çözüyormuş gibi yaparak, uzmanmış gibi yaparak her hafta aylık bir yüzme havuzu üyeliği kadar danışanlarından para aldığını, iki koltuk arasındaki farkın sadece ailesel, maddi ve çevresel olduğunu görmek bu insanlara çok ağır dönemler geçirirken duyduğum saygıyı yok etti. bir sürü doktor gördüm, psikolog gördüm ve onların toplum yapısıyla ne kadar az ilgilendiklerini ve ne kadar az bilgi sahibi olduklarını anladığımdaysa bu ülkenin insanları için, geleceği için o kadar olumsuz bakış açıları edindim. daha önce söylemiş de olabilirim belki, bu ülkenin sosyolojik, etnik-kültürel ve ekonomik yapısından kaynaklanan sebepler nedeniyle insanlar "deli" doktorları tarafından iyileştirilmeye, daha iyi hale getirilmeye çalışılmıyor, sadece sisteme entegre edilmeye çalışılıyor. insanlar kendilerinne ne kadar yabnacılaşmışlarsa yabancılaşsınlar, sosyal hayatları ne kadar sakat kalmış olursa olsun vermeleri gereken tepkileri veremeyecek duruma düşerlerse düşsünler, sistem içinde devamlılık sağlayabiliyorlarsa ve rahatsızlıklarının farkında değillerse onlar elbette parmakla gösterilecek, nişaneler edinecek örnek insanlardır!!

yüzme havuzundan bahsetmişken, artık gerçekten şu savsaklığı atlatıp ağustos'un kalanını mümkünse faruk ılgaz'da güneşlenerek geçirmek oldukça iyi olacaktır benim için. yaptığım diyetinse olumlu geçtiği söyleyebilirim. şimdilik 113 (böyle yazınca kendimi kötü hissettim, lakin yaz başında 118 kilo olduğum gerçeği var) kiloyum ve 110'un altına düştüğümde, muhtemelen sadece günlük yaşam ve diyet hakkında bir blog daha açabilirim. artık okul düzeni içerisinde, okula devam etme kararı almış bulunduğum için de kendimi yavaş yavaş hazırlamalıyım neredeyse iki senedir uzak kaldığım okul yaşantısına. bahsettiğim keşke üniversite yaşantısı olsaydı ama lise-devam tarzı bir üniversitede eğitim görüyorum. farklı kişiliklerde yapıcı ilişkiler kuracağınız insanlar yoksa, kültür akışı ve birikimi yoksa, bulunduğunuz branşla alakalı üzerinde çalışılabilecek, gözlemlenbilecek durumlar oluşmuyorsa buna üniversite hayatı demek oldukça saçma. tamam, daha fazla bok atmayacağım, aynı hataları tekrarlamayacağım, uslu bir çocuk olup bir seneyi başarılı bir şekilde bitirip ablamın bana ayarlayacağı staj için bekleyeceğim. hazır şirinler new york'tayken onları görüp uslu çocuk olmanın meyvelerini yerim belki.

bir sonraki karalamalar suçluluk duygusu, sorumluluk, uyum sağlayabilme vs. üzerine olabilir. ben erken uyanacağım birkaç sabahın ardından yine bir şeyler karalarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder