25 Eylül 2011 Pazar

mersin.

mersin hakkında son zamanlarda çocukluğumdaki gibi olumlu şeyler düşünemiyordum. burada çocukluğum gerçekten hareketli, mutlu ve sevilen insanlarla beraber geçti. daha sonrasındaysa kişiliğin gelişimiyle, farklı fikirlerin edinimiyle, olaylara ve yaşananlara farklı yorumlar getirmemle buradaki insanların bunu farkedememesinden oluşan ve belki de yetişkinliğe erişmiş bir bireye hala çocukmuşçasına davranmalarından dolayı epey aram açıldı burasıyla. gittikçe aram açıldı, uğramak istemedim, buradaki insanları görmek istemedim ve bunu sonucunda daha az gelir oldum buralara. şimdi geriye doğru baktığımda bunun yaşanmasının aslında son derece doğal ve gerekli olduğunu görüyorum. insanlar böyle büyüyor, böyle birbirinden ayrılıyor ve böyle birer birey haline geliyor.

bugünlerde mersin'e daha fazla geliyorum. bunun en önemli sebebi sanırım yaşadığım bu değişim ve yenilenim sürecinin buradakiler tarafından da birazcık da olsun anlaşılabilmesi, kendime ayırdığım zamanı anlayabilmeleri, ya da şöyle diyeyim, kendileriyle 24 saat aynı şeyleri yapmamın beni ne kadar bunalttığını görebilmeleri, benim açımdansa diğerlerinin fikirlerini ve düşüncelerini artık onaylamak ve hepsini dinlemek zorunda kalmadan beraber güzel vakit geçirmeyi öğrendiğimi veya öğrenme aşmasına geldiğimi görmem ve bunları gerçekten yaşam tecrübesi olarak yaşayabilmem, belki de en önemlisi gerek benim gerek burada beraber vakit geçirdiğim insanların farklı düşünerek de, farklı algılayarak da beraber yaşayabilececeğimizi öğrenmemiz burayı en azından yeniden vakit geçirebilecek, istanbul dışında nefes alınabilecek bir yer yaptı benim için. özellikle sahildeki kafeleriyle, barlarıyla, yeni hizmete giren marinasıyla ve restoranlarıyla yaşanılabilecek, dinlenilebilecek bir yere dönüştü mersin. tabii çok da fazla bokunu çıkarmamak lazım her şey gibi, daha sonra yaşanabilecek bazı şeyler yine de hayal kırıklığı yaratabilir, aynı şeyleri hissetmeyebilirim. ama en azından son bir ay içerisinde burada geçirdiğim vakitler şu an böyle hissedebilmeme yardımcı oluyor, bunu söyleyebilirim. kampüsle beraber belirli bir disiplini oturtabilirsem gerçekten zor olduğu kadar insanlarla barışık ve bir şeyleri yapabilmenin vermiş olduğu iyi hislerle geçirilebilecek birkaç yılım olabilir.

son olarak burada yazdığım yine bir şarkı sözünü buraya koyarak bir şekilde kayıt altına alabilmeme yardımcı olacak iki tane paragraf yazdım. bunu başka bir şekilde bağlayabilirdim ama ablamın bilgisayarına yazdığım şiirimsi şeyi daha sonra bestelenmesi üzerine kayıt altına almak için yazdığım bu düşünce akışını daha farklı ifade etmek istemedim şimdi marina'da paris düşerken okuyarak devrimci damarlarımı genleştireceğim. şarkıda da dediği gibi: belki yeniden mersin'i bile severim :)

hiç denizsiz bir şehirde yaşayabileceğini düşündün mü
dalgaların sesini duymadan sabahın erken saatlerinde
deniz senin için uçsuzluğuyla umudun yansımasıdır, bilirim

eskiden zamanı hızlandırmak için her şeyi verebilirdin
şimdiyse onu yavaşlatıp her dakikayı anlamak istiyorsun
böyle olursa yeniden değişebileceğini düşünüyorsun, bilirim

karşında deniz
içinde sevgi
belki başlayabilirsin yeniden

bir yanda uçurum
bir yanda gökyüzü
bir şansın daha var

başlayabilmek için, yeniden.

hayat bir oraya bir buraya sürüklerken akışıyla
bütün bu çaba bir şeylere tutunabilmek içindir
anlayabildiğinde insanları yeniden seversin, bilirim.

22 Eylül 2011 Perşembe

iyi hissetmiyorum

her ne kadar bir günlük olsa da burası, yani günlük olarak kullanma konsepti üzerine oturtmuş olsam da "iyi hissetmiyorum" diye bir başlık altına bir şeyler karalayacağımı düşünmemiştim hiç. aslında iyi hissetmiyorum'u biraz açtığım zaman içerisinde bolca kaybedilmiş bir hayat sonrası, ya da sıfırlanmış eksi hanelere düşmüş bir sosyal hayat sonrası onu tekrar oluştururken yaşadığım sıkıntıları ve sıkışmışlık hissini yaşıyorum, anlatmaya çalışıyorum.

aradan uzun bir süre geçmiş en son kaydı yaptığımdan beri. en son o kayıda baktığımda, sadece okumak, okumak ve okumak istiyorumu gördüğümde bir garip hissettim şimdi kendimi. çünkü aynı hissiyatta değilim. alıştığım, sürdürdüğüm hayat düzeninin bu şartlar altında tekrar eski düzenine dönebilmesi için değişmesi, bir dinamizm kazanması gerekiyor. bu da bol bol dışarıda olmayı, ehliyetim bulunmadığı içinse yollarda, otobüs kenarlarında bulunmayı gerektiriyor. dün geçirdiğim uzun yolculuklarda 6 albümü baştan sona dinledim. bu da 4-5 saatimin rahat bir şekilde trafikte geçtiğini gösteriyor. tüketim odaklı tembelliğe dayanan bir yaşamı herhangi bir disiplin içine girerek kırmam gerekiyordu. kitap okumak için, şarkı sözleri yazmak için, buraya girip bir şeyler kaydetmek için gerekli olan motivasyonumu kaybetmiştim. tekrar elde edebilmem içinse biraz o pek hazzetmediğim şeylere geri dönmek zorundayım. şu an içinde bulunduğum koşullar, beni dışarıda bekleyen hayat, insanlar, mekanlar, sorumluluklar ve zorunluluklar maalesef bunlar. hoşnut muyum, iyi mi hissediyorum? hayır kesinlikle kötüyüm. son iki terapi seansımın yarısında kendimi suçladığımı anlatırken, sorunlarımın içinde boğulduğumu anlatırken, aile yaşantımı ve ilaç kullanımı tekrar tartışmaya açarken ağlama nöbetleri geçirdim. arkadaşlarıma, daha doğrusu arkadaş olmak istediğim insanlara yakınlaşmak, bir şeyler paylaşmak, güleryüzlü olmak istiyorum, ama egoları çok fazla büyümüş, gözlerinden kıvılcımlar fışkıran bu insanlar, boşa savrulan enerjilerini tüketimle sınıf edinme kaygısı içerisinde panik ve kusurlarını örtme uğraşı içerisindeyken, birbirlerini düşman kökenli rakip olarak görürlerken bunu becerebildiğimi, becerebileceğimi sanmıyorum. evet, insanların belirli bir şeyler üretme, enerjilerini bir şeylere kanalize etme arzuları var, bu insanın doğasında, yaratılışında var. ama insanların doğasında kahramanlık olduğunu, bir şeyler ispatlama kaygısı olduğunu, birbirlerini düşman olarak görme olduğunu zannetmiyorum. zaten kendi türünü öldürebilen doğadaki tek canlı türü olmamız da bunu bir şekilde bizlere gösteriyor.

kendime güvenimi tekrar kaybettim ve iyi hissetmiyorum.